Kalbinin, kafanın bir köşesine girdi mi,
asla kurtulamazsın ondan, esiri olursun.
Giderken “zaman bir an önce gelsin” diye heyecandan ölürsün, vardığında “zaman dursun” dersin, her gidişinde daha fazla aşık olursun, daha dönmeden özlersin, döndüğünde bir sonraki gidişin hayalini kurarsın.
asla kurtulamazsın ondan, esiri olursun.
Giderken “zaman bir an önce gelsin” diye heyecandan ölürsün, vardığında “zaman dursun” dersin, her gidişinde daha fazla aşık olursun, daha dönmeden özlersin, döndüğünde bir sonraki gidişin hayalini kurarsın.
Başka bir yere benzemez Karadeniz, fena bağımlılık yapar,
önceden söyleyeyim, bilesiniz…
Daha önceki kısa süreli konaklamaları, uğramaları dikkate
almazsak, beş senedir Karadeniz’e gidiyorum yaz-kış demeden.
Her seferinde ayrı bir heyecan, ayrı bir büyülenme, ayrı bir aşk hali…
Her seferinde ayrı bir heyecan, ayrı bir büyülenme, ayrı bir aşk hali…
Muhtemelen bunu paylaşımlarımda fazla yansıtıyorumdur ki,
her defa gerek Türkiye’deki, gerek Azerbaycan’daki arkadaşlarımın sayısız
sorularına muhatap oluyorum.
“Oraya nasıl gidilir”, “Sen nasıl buluyorsun o
yerleri”, “Nerede kalmak lazım”,
“Fiyatlar nasıl”, “turla mı daha iyi,
bireysel gitsek mi”, “kaç gün kalmak yeterli”, “ne yapılır orada”...
Aslında İnternette bu soruların hepsine cevap bulmak mümkün,
ama çok zaman, çok inceleme ve en
önemlisi, çok ilgi gerektiriyor.
Deneyimlerimden yola çıkarak bu sorulara cevap vermeye
çalışacağım bu yazıda.
NEREYE GİTMELİ?
Öncelikle, nereye gitmek istediğinizi kabaca belirlemeniz lazım.
Karadeniz dediğin bir derya, gez-gez bitmez. Sahil şeridinde mi dolaşmak
istersiniz, dağlara-yaylalara mı çıkmak istersiniz, köyleri mi gezmek
istersiniz, bir ilin, bir ilçenin mi keyfini çıkarmak istersiniz, yoksa
baştan-başa Karadeniz’i mi görmek istersiniz, önce ona karar vermeniz gerekiyor. Evet, karar vermek
çok zor, çünkü her yeri ayrı güzel…
Pokut |
Ben şimdiye kadar Artvin’de Hopa’yı, Kafkasör ve Borçka’yı
(tabi Karagöl’ü de), Şavşatı (Şavşat Karagöl, Balıklıgöl ve Şrata gölleri dahil), Maçahel Camili, Efeler, Kayalar köylerini ve Maral Şelalesini, Arhavi Çifte Köprü ve Mençuna şelalesini, Trabzon’da Maçka’yı, Çaykara’yı, Sümela’yı, Uzungöl’ü, Hamsiköy’ü, Zigana’yı,
Sultan Murat ve Hıdır Nebi yaylalarını, Rize’de Ayder, Pokut, Sal, Hazindak, Gito, Badara, Çat, Elevit, Kale, Çiçekli, Huser, Kavrun yaylalarını, Galer düzü’nü, Palovit’i, Zilkale’yi, Çamlıhemşin’de Makrevis, Ortan, Çulina, Çelina, Koboş, Habak köylerini gezdim,
gördüm. Hepsi ayrı bir efsane...
Ayder |
Evet, özellikle ilk kez gidenler sahil yolundaki çarpık yapılanmayı, zevksiz beton binaları görünce ciddi bir hayal
kırıklığı yaşayabilirler, ancak bu hayal kırıklığı Ardeşen’den Çamlıhemşin’e
veya Pazar’dan Hemşin’e doğru saptığınız anda azalmaya başlıyor, Fırtına vadisinin yukarı kısmında ise tamamen kayboluyor.
Daha yukarılara çıkmanıza bile gerek kalmadan kendinizi cennetin ortasında buluveriyorsunuz bir anda. Fırtına’nın her türlü müzikten güzel sesi eşliğinde yukarılara doğru çıktıkça elinizi fotoğraf makinesinin deklanşöründen çekemiyorsunuz. Ama acele etmeyin, sonrasında her gördüğünüz kare bir öncekinden daha güzeldir kesinlikle…
Daha yukarılara çıkmanıza bile gerek kalmadan kendinizi cennetin ortasında buluveriyorsunuz bir anda. Fırtına’nın her türlü müzikten güzel sesi eşliğinde yukarılara doğru çıktıkça elinizi fotoğraf makinesinin deklanşöründen çekemiyorsunuz. Ama acele etmeyin, sonrasında her gördüğünüz kare bir öncekinden daha güzeldir kesinlikle…
Azerbaycan’dan araç veya otobüsle gelecek olursanız, tabi ki
Karadeniz gezisini Artvin’den başlayın derim.
İlk durağınız bence Borçka Karagöl olmalı. “Cennetten bir köşe”
diyeceksiniz, yüzlerce fotoğraf çekeceksiniz ve sonra bir daha hiç
unutmayacaksınız, emin olun.
Borçka Karagöl |
Borçka
Karagöl’ün kenarında sadece bir işletme var, o da bizim gittiğimiz Ramazan
döneminde açık değildi. Ancak
yakınlardaki köylerde kalınacak pansiyonlar mevcut. Özellikle Klaskur köyü, konaklama
için kalan turistlerin uğrak yeri.
Karagöl’ü gördükten sonra Borçka’ya dönüp
Artvin merkez yolunu seçtiğinizde o yol sizi Kafkasör’a götürecektir. Kafkasör’de ve yakınında kalınacak pansiyonlar mevcut.
Karagöl üzerinden devam eden yol ise sizi güzellikler diyarı Macahel'e götürür. Gürcü kültürünün hakim olduğu Maçahel bir-iki güne sığdırılabilecek bir yer değil elbet, ama yine de en azından Efeler ve Kayalar köylerini görmeden, Macahel Baraka'da çay içmeden ve de Maral Şelalesi'ne inip serinlemeden dönmeyin.
Geri dönüp Borçka'dan aşağı indiğinizde ise direksiyonu sağa değil, sola kırın ve Şavşat yolunu tutun mutlaka. Virajları sizi yoracaktır, ama kendinizi Şavşat Karagöl'ün sahiline attığınızda veya Yavuzköy'e yukarıdan baktığınızda ne dediğimi anlayacaksınız.
Geri dönüp Borçka'dan aşağı indiğinizde ise direksiyonu sağa değil, sola kırın ve Şavşat yolunu tutun mutlaka. Virajları sizi yoracaktır, ama kendinizi Şavşat Karagöl'ün sahiline attığınızda veya Yavuzköy'e yukarıdan baktığınızda ne dediğimi anlayacaksınız.
Sonra yine geri sahil yoluna inin, bu sefer istikamet Rize. Ama
Rize’de seçenek o kadar çok ki, başından karar vermediyseniz, çok
zorlanacaksınız. Beni yol hep Çamlıhemşin istikametine götürdü bugüne kadar. Çamlıhemşin merkez sizi cezbetmeye bilir, zira binalar çirkin, ama neyse ki şimdi doğaya uygun dış kaplama çalışmaları yapıldı, biraz düzeldi.
Çamlıhemşin'e geldiğinizde yol önce ikiye ayrılıyor. Zaten tabelaları göreceksiniz. Sola doğru giden yol sizi Ayder istikametine götürüyor. Ayder’den Kavrun, Ceymakcur, Paakçur, Huser ve Avusor yaylalarına çıkılıyor.
Çamlıhemşin'e geldiğinizde yol önce ikiye ayrılıyor. Zaten tabelaları göreceksiniz. Sola doğru giden yol sizi Ayder istikametine götürüyor. Ayder’den Kavrun, Ceymakcur, Paakçur, Huser ve Avusor yaylalarına çıkılıyor.
Çinçiva kahveden görünen tablo |
Çamlıhemşin merkezden dümdüz devam ettiğinizde ise dünya
tatlısı Çinçiva (şimdiki adı Şenyuva)
köyüne ulaşmış oluyorsunuz. Çinçiva’nın hemen çıkışından sola saptığınızda Pokut, Sal yaylalarına gidebileceğiniz bir yol var.
Düz devam ettiğinizde ise Zilkale'ye ulaşırsınız. Sonrasında bir kaç ayrım daha var. Palovit şelalesi yolunu takip ederseniz oradan Palovit, Amlakit, Hazindağ yaylalarına gidersiniz. Çat Meydan köyünden sağa saptığınızda Gito, Badara, Ambarlı yaylalarının yolunu tutarsınız. Gito yoluna sapmayıp düz devam ettiğiniz zaman derenin sağındaki yol sizi Çiçekli, Kale, Verçenik yaylalarına, solundaki yol ise Elevit,
Trovit, Haçevanak, Apevanak gibi size değişik gelecek isimdeki yaylalara götürür. Bu yaylaların bir kısmına Pazar/Hemşin üzerinden de ulaşmak
mümkün – tercih ve imkan meselesi…
Ayder yaylası |
Karadeniz’in “içine düşmeyen” herkesin ilk aklına gelen yer
tabi ki Ayder yaylası olacak, ama Ayder’e kafa dinlemek için gidiyorsanız,
biraz işiniz zor. Zira Ayder, bir yayla değil, bütün yıl boyu insan kaynayan ve fazlasıyla ticarileşmiş, yozlaşmış bir turizm merkezine dönüşmüş durumda. Gerçi kalabalığına ve binalarının çokluğuna
rağmen özellikle yukarı kısmı güzelliği ile halen göz kamaştırıyor o ayrı. Kaplıcası
da cabası…
Ayder'in gürültü kirliliğini geride bırakıp yola devam ettiğinizde sağı takip ederseniz, o yol sizi alçak taş evlerin olduğu, ortasından dere geçen ve Kaçkar zirvesine erişmenin çok kolay olduğu hissini yaratan Kavrun yaylasına götürecek. Yayla evlerini geçip derenin üstünde kiliminizi serip keyifle uzanarak gökleri seyretmemek için bir sebebiniz yoktur artık.
Kavrun Yaylası
Kavrun'dan geri dönüş yolunda Ayder yoluna girmeden sağa saptığınızda çok zorlu, engebeli bir yol sizi Huser Yaylasına götürür. Şanslıysanız, acayip güzel günbatımı yakalarsınız. Yakalayamazsanız, üzülmeyin, Huser'in en üstüne çıktığınızda yine çok mutlu hissedeceksiniz. Belki en tepede çadırını kuran yaylacı teyze size tatlı-çay da verir:)
Huser Yaylası
Ayder'in gürültü kirliliğini geride bırakıp yola devam ettiğinizde sağı takip ederseniz, o yol sizi alçak taş evlerin olduğu, ortasından dere geçen ve Kaçkar zirvesine erişmenin çok kolay olduğu hissini yaratan Kavrun yaylasına götürecek. Yayla evlerini geçip derenin üstünde kiliminizi serip keyifle uzanarak gökleri seyretmemek için bir sebebiniz yoktur artık.
Kavrun Yaylası
Kavrun'dan geri dönüş yolunda Ayder yoluna girmeden sağa saptığınızda çok zorlu, engebeli bir yol sizi Huser Yaylasına götürür. Şanslıysanız, acayip güzel günbatımı yakalarsınız. Yakalayamazsanız, üzülmeyin, Huser'in en üstüne çıktığınızda yine çok mutlu hissedeceksiniz. Belki en tepede çadırını kuran yaylacı teyze size tatlı-çay da verir:)
Huser Yaylası
Pokut yaylası |
Ayder'den başladım, ama bana kalırsa, Rize’de yayla konusunda ilk tercih
Pokut-Sal-Hazindak-Amlakit-Samistal rotası olmalı. Samistal’a gidemediğim için üzgünüm,
ama Pokut’ta Enetab’a çıktığınız zaman (hava açıksa tabi) 360 derece panoramada dağları, bir tarafta denizi, çevredeki dağların koynuna sığınmış yaylaları görmenin verdiği hazzı yaşamanızı
öneririm.
Pokut ve Sal gezileriniz bittiyse, yaklaşık iki buçuk saatlik müthiş bir orman yolculuğunun ardından
ulaştığınız başka bir büyülü yayla olan
Hazindağ’a geçin bence. “Oradan buraya nasıl geldik” diye şaşıracağınız uzaklıktaki
Pokut’a selam vermenin keyfi başka hiçbir yerde yoktur, eminim.
Rize’den sonraki durak Trabzon olacak haliyle. Rize merkezden Trabzon’daki ilk durağınız olabilecek Uzungöl’e yaklaşık bir saatte varırsınız. Of-Çaykara yolunu takip edeceksiniz, tabelalar sizi götürecek. Uzungöl’ü kenarından seyrederek bir şey anlamayacaksınız ve bence hatta, “niye geldim” fikrine kapılacaksınız. Caminin tam karşısından ara sokaklardan yukarıya doğru bir yol çıkıyor. Bozuk ve stabilize bir yol, ama takip etmenize değecektir – zaten Uzungöl’deki en güzel anınız da yukarıdan avuç içi gibi gölü gördüğünüz manzara olacak.
Uzungöl |
Sultan Murat Yaylası |
Of-Uzungöl-Sultan Murat rotasını tamamladıktan sonra yeniden
aşağı sahil yoluna inip Sürmene’yi ziyaret edin. Sonra istikamet Maçka… Maçka
yolunu takip ederek Sümela Manastırı’na ulaşırsınız. Sümela Manastırı şimdi tadilatta, ancak belki siz karar verene kadar biter, mutlaka
gidin – insan oğlunun nelere kadir olduğunu görmelisiniz.
Sümela Manastırı |
Sonra Maçka’ya doğru geri dönüp, Trabzon-Gümüşhane yoluna girdiğinizde
sütlacıyla ve tablo gibi manzarasıyla ünlü Hamsiköy’e gideceksiniz. Yol üzerinde sağa sapıp Vazelon manastırını da
görebilirsiniz, isterseniz. Hamsiköy’e vardığınızda şanslı gününüzdeyseniz,
mutlaka köyden birisi sizi o tablo gibi manzaranın görüldüğü yere götürecektir.
Hamsiköy |
Trabzon’a doğru
dönüşünüzü Hamsiköy üzerinden yapmayın ancak, ne de olsa o yolu
geldiniz, gördünüz. Yolunuz biraz uzayacak, ama Zigana’ya doğru devam
ederseniz, yeni güzellikler göreceksiniz.
Zigana yolu |
Trabzon merkezde nereye gidilir derseniz de, Atatürk Köşkü,
Ayasofya ve manzaraya karşı çay içmek için de Boztepe derim…
Boztepe |
Bir az ilerleyince Akçaabat üzerinden yukarıya doğru çıkan
yol da sizi çilek toplayıp açık havada Karadeniz’i seyredebileceğiniz Hıdırnebi
yaylasına götürüyor. Hıdırnebi’nin yakınında yürüyerek gidilecek bir çok yayla
var, çok keyifli yürüyüşler yapılabilir…
Hıdırnebi yaylası |
TURLA MI GİTMELİ, BİREYSEL Mİ?
Tamamen size kalmış. Şahsen ben tur sevmem, kafama göre
takılmayı tercih ederim, ama bu da kişiye göre değişen bir konu. Özellikle ilk
kez gidiyorsanız veya ulaşılması zor olan, tek başına gidilemeyecek yerleri
görmek istiyorsanız, bir turu tercih edebilirsiniz. Karadeniz’e gerek günübirlik,
gerek haftalık, gerek daha uzun süreli turlar düzenleyen onlarca, belki
yüzlerce firma var. Ya da yerel bir rehberle anlaşabilirsiniz, o sizi gezdirir...
Pokut'tan görülen Amlakit... |
Gitmesem dahi şimdiye kadar onlarca turu inceledim, baktım,
bana en cazip gelen iki firmayı önerebilirim. Birincisi, yılların Karadeniz
deneyimiyle Bukla Tur. İkincisi, kurucu ve rehberlerinin bölge insanı olması, o
yaylalarda büyümesi ve tamamen Karadeniz endeksli olması sebebiyle
Pokutsal.
Bukla, İstanbul merkezli. Pokutsal, Çamlıhemşin merkezde bulunuyor. En fazla 15 kişilik butik turlar
düzenliyorlar. Farklı seçenekleri var.
Bir haftalık en yüksek tur fiyatı 1700 lira civarında. Fiyatlara
Trabzon’a kadarki ulaşım dahil değil. Sizi Trabzon’dan alıyorlar ve Trabzon’a
bırakıyorlar. 1400-1600 liralık turları da bulunuyor. Bukla'nın 7 günlük turları da 1600-2000 lira arasında değişiyor. Bunun dışında Rize, Çamlıhemşin, Trabzon merkezli günübirlik turlar da bulunuyor. Ortalama fiyat 70 TL civarında...
NE ZAMAN GİTMELİ?
Karadeniz’de mevsim mayısta başlar. Bana kalırsa, yaylanın
en güzel zamanı haziran ayı. Ama
Karadeniz yaylaları genellikle temmuzdan sonra şenlenir. Yazın Ramazan dönemine denk
geldiyseniz, bütün yayla sizindir – yayla evleri çoğunlukla Ramazan’dan sonra
açılıyor.
Sakin, sessiz, kimsesiz bir tatil düşünüyorsanız, Ramazan dönemini
seçebilirsiniz. Tek dezavantajı, aşağılarda, yani merkezlerde çoğu restoran ve
kafelerin kapalı olması. Ama yaylada aç kalmazsınız kesinlikle. Daha şenlikli,
türkülü, horonlu bir yayla tatili istiyorsanız, temmuz-ağustos dönemlerini
tercih etmelisiniz. Hem güzel, hem sakin derseniz, eylül olsun...
İnternetten yayla şenliklerinin tarihlerini öğrenip, tatilinizi herhangi bir şenliğe de denk getirebilirsiniz.
İnternetten yayla şenliklerinin tarihlerini öğrenip, tatilinizi herhangi bir şenliğe de denk getirebilirsiniz.
Tanevit'ten Pokut manzarası... |
NASIL GİTMELİ?
Bireysel olarak gidecekseniz, seçenek çok.
Birincisi, kendi arabanızla seyahat etmek. Özgürlüğün tadına ancak böyle varırsınız oralarda. Trabzon’da çok
ihtiyaç değil, ama Rize’de ve Artvin’de yukarı yaylalara çıkmak için aracınızın
4x4, ya da en kötü 4x2 JEEP olmasında fayda var. Mesela, biz
Artvin’de Borçka Karagöl’e ve Kafkasör’e, Rize’de Ayder’e ve Galer düzü’ne
Wolkswagen Polo ile, Trabzon’da Sultan Murat, Hıdır Nebi, Uzungöl, Hamsiköy’e
Fiat Linea ile çok rahat çıktık.
Hıdırnebi yolu... |
Ancak mesela, Pokut’a gelince iş değişiyor, şoförlüğünüz çok iyi değilse, 4x4’le bile zorlanabilirsiniz. Ama iyi şoför olunca Peugeot 2008 bile çıkıyor. Yine de siz risk almayın, 4x4 bir araç en güzeli.
İkinci seçenek seyahate hangi uçtan başlayacağınıza bağlı olarak uçakla Trabzon’a veya Batum’a gitmek. Buradaki bir seçenek araba kiralamak. Eğer seyahatiniz uzunsa ve de çok yere gidecekseniz, araba kiralamanızda fayda var, yoksa işiniz çok zor. En ideali ve en hesaplısı Dacia Duster....
Yok, ben bir yere gidip orada kalmayı ve gezeceğim yerlere
yürüyerek ulaşmayı planlıyorum diyorsanız, Trabzon havalimanından ta Hopa’ya
kadar Havaş servisleri var. Havaş ücreti
Trabzon’dan Rize merkeze kadar 16, Trabzon’dan Rize/Ardeşen’e kadar 20,
Trabzon’dan Hopa’ya kadar 25 TL. Yolculuk süresi ise Trabzon’dan Ardeşen’e
2-2,5, Hopa’ya ise 3-3,5 saat.
Batum’dan gittiğinizde ise, Sarp sınır kapısından Hopa’ya
geçmeniz gerekiyor. Hopa’dan Trabzon istikametine giden otobüslerde çok
rahatlıkla yer bulabilirsiniz.
Ancak bahsettiğim duraklar Karadeniz seyahatinin ilk ve en
kolay aşamasını oluşturuyor. Önemli olan, o noktalardan sonra varacağınız yere
nasıl gitmeniz. Burada da seçenekler
mevcut.
Mesela, Rize merkezden, Pazar’dan, Ardeşen’den Çamlıhemşin’e de, Ayder’e de hem dolmuş, hem taksi seçeneği var. Örneğin, Ardeşen’den Çamlıhemşin’e dolmuş fiyatı 7, taksi fiyatı 60 Tl.
Ayder’e gideceksiniz,
9 TL (bu sene artmış olabilir belki, benim bahsettiğim 2 sene önceydi)
de kapıda giriş ücreti ödüyorsunuz.
Daha yüksek yaylalara çıkmak için arabanız yoksa,
Çamlıhemşin’de transfer hizmeti alabiliyorsunuz. Çamlıhemşin’de araç kiralama hizmeti yok, ama
sizi kendi arabalarıyla yaylaya çıkartmaya hazır olan insan bulmak kolay.
Mesela, Çamlıhemşin’den Pokut ve Gito gibi yaylalara 4X4 araçla tek yön gidiş 150 ile 200 TL
arasında değişiyor – anlaşmanıza bağlı. Ardeşen’den alınmak isterseniz, fiyat yükseliyor. Kişi sayınız çoksa ve bu yaylalara minibüsle kalkmayı
tercih ediyorsanız, minibüsün tek yön fiyatı 400-500 lira. Unimog denilen üstü açık
kamyon tipi araçlar ise 300-400 liraya sizi yaylaya ulaştırıyor. Sizi Trabzon havalimanından direkt yaylaya
çıkartacak olanlar da var, ama fiyat doğal olarak daha da yükseliyor. En iyisi
Çamlıhemşin’e kadar kendi imkanlarınızla gitmeniz. Tabi, ideal olanı kendi
aracınızla yaylaya çıkmanız…
Zilkale'den hangi yaylaya gidilir, mesafe ne kadardır? |
NEREDE KALMALI?
Özellikle, Ayder, Uzungöl gibi turistik yerlerde kalacak
otel ve pansiyon çok. Yukarılara
çıktıkça seçenek azalıyor tabi.
Çoğu otel ve pansiyona
gideceğiniz bölge adını yazarak arama motorlarından ulaşmanız
mümkün. Fiyatları gecelik 100-150 liradan 600 liraya kadar değişen moteller,
oteller, pansiyonlar var.
Ayder yaylası |
Uzungöl, bana göre konaklamak için iyi bir seçenek değil,
ama yine de siz bilirsiniz tabi – orada da konaklama imkanı fazlasıyla çok. Ama
gitmeden kalacağınız yerin konumunu ve
hakkındaki yorumları iyice inceleyin
derim.
Uzungöl |
Sultan Murat Yaylası’nda bir üç yıldızlı otel, bir tatil
evi, birkaç pansiyon var – seçmek size kalmış.
Sultan Murat yaylası |
Hıdır Nebi yaylasında konaklama seçenekleri daha çok – yayla
evini günübirlik kiraya verenler de var, pansiyonlar da. Biz 2 sene önce Yaylakent diye bir
tesiste kalmıştık, kahvaltı dahil, günlük 200 lira vermiştik bir bungalow için.
Bungalow 4 kişilik bu arada, 4 kişi de kalsan, 1 kişi de kalsan, fark etmiyor.
Hıdırnebi Yaylakent |
Bana kalırsa, Trabzon’da en iyi seçenek merkezde uygun bir
yerde kalıp, arabayla günübirlik seyahatler yapmak. Zaten mesafeler çok uzun,
yollar da çok kötü değil, her gün bir yere gider dönersiniz. En fazla bir gece
yayla deneyimi yaşanabilir…
Artvin/Villa Art Otel |
Artvin’de durum daha farklı.
Şehir merkezi şahsen benim kalmayı tercih edeceğim bir yer değil. Biz,
merkezden daha yukarıda, Kafkasör yolu üzerinde Willa Art Otel diye bir yerde
kalmıştık, sahibi Arif bey çok iyi ve yardımsever bir adamdı. Otelin manzarası
da güzeldi. Ama bir günden fazla kalmak sıkıcı olabilir orada. Bana öyle geldi
en azından… Maçahel ve Şavşat için ise durum farklı – oralarda günlerce
kalınabilir. Pansiyon seçenekleri de mevcut. Biz dünya tatlısı İremit Pansiyon'da kaldık mesela. Şavşat'ta ise Laşet Pansiyon'un bungalovlarını önerebilirim.
İremit Pansiyon/Maçahel
İremit Pansiyon/Maçahel
Ayder’de seçenek çok daha fazla. Oteller, pansiyonlar, yayla
evleri…
Biz Aris Ahşap
Otel’de kalmıştık. Şu anki fiyatları konusunda bir fikrim yok, ama dört sene
öncesinde kişi başı kahvaltı dahil 60 TL idi. Otelin konumundan, temizliğinden,
çalışanlarından memnun kalmıştık, ama kahvaltı konusunda aynı şeyi
söylemeyeceğim. Nedenine “ne yemeli” kısmında değineceğim...
Ayder’den yukarıda – Kavrun yaylasında da konaklama olanağı
çok. Yöre halkı, yakında Kavrun’un da
Ayder’e benzeyeceğinden endişe ediyor.
Ünlü reklam filmlerinin çekildiği Çat yaylası yakınında pansiyonlar var - Toşi, Cancik, Zilkale yol üstünde bulabileceğiniz pansiyonlardan bir kaç tanesi. Kafe hizmeti de veriyorlar. Bir de çok güzel konumlu, konforlu, sahipleri aşırı tatlı Goboca Dağ Evi var o tarafta, o da tercih edilebilir. Kahvaltı ve akşam yemeği dahil fiyatı 175 TL...
Goboca Dağ Evi Elevit’te, Amlakit’te de konaklama olanakları mevcut.
Goboca Dağ Evi Elevit’te, Amlakit’te de konaklama olanakları mevcut.
Gito yaylasında iki pansiyon var – Koçira ve Hozboncuk. Ben Hozboncuk'ta kaldım. Sadece sabah taze çekilen süt kaymağı, sıcak ekmekle yapılan kahvaltı için bile gidilebilir oraya. Havva'nın şahane fotoğrafları da bonus olur:) Konaklamasanız bile kafe hizmeti alabiliyorsunuz.
Hozboncuk dağevi/Gito
Badara yaylasında da artık bir canlanma başladı - konaklama seçenekleri mevcut.
Hozboncuk dağevi/Gito
Badara yaylasında da artık bir canlanma başladı - konaklama seçenekleri mevcut.
Dünya güzeli Hazindağ’da önceleri pansiyon yoktu, ama artık var. Çok büyük bir pansiyon açıldı.
Hazindak yaylası |
Sal yaylasında bir pansiyon ve evlerinde konaklama sağlayan yaylacılar var.
Benim en son konakladığım Pokut yaylasında 6 pansiyon var.
Pokut Doğa Konuk Evi, yaylayı en yukarıdan gören pansiyon. Demircioğlu Dağ Evi, platonun en
sonunda, neredeyse ormanın içinde kurulu bir pansiyon. Pokut Yayla Evi,
yaylanın tam ortasında yer alıyor.
Platoda Mola ise orman manzaralı terasıyla dikkat çekiyor. Tanevit Dağ Evi ve Eynetap Yayla Evi, yaylanın en yenileri.
Fiyatlarına gelince, yaylanın en medyatiği ve en pahalısı
Platoda Mola. Sabah ve akşam yemeği dahil bir gecelik fiyatı 230 lira. Nedeni,
yağından peynirinden yoğurduna, böreğine kadar her şeyin organik olması.
Ayrıca, sebzelerini
de kendileri yetiştiriyorlar. Pansiyon, dışarıdan bakınca “bir yayla evi, özüne
dokunulmadan nasıl modernize edilir”in örneği...
Plato'da Mola |
Diğer yayla pansiyonlarının fiyatları 175-200 lira arasında değişiyor.
Demircioğlu Pokut Dağ Evi, sanırım yaylanın en eskisi. Platonun en sonunda, ormana açılan bir pansiyon. Yayla manzarasını yansıtmadığı için kafadan eledim, o yüzden hiçbir bilgim yok pansiyonla ilgili.
Demircioğlu Pokut Dağ Evi, sanırım yaylanın en eskisi. Platonun en sonunda, ormana açılan bir pansiyon. Yayla manzarasını yansıtmadığı için kafadan eledim, o yüzden hiçbir bilgim yok pansiyonla ilgili.
Demircioğlu Dağ Evi |
Pokut Yayla Evi, yemekleriyle çok ünlü ve bir seferinde bir
gece dahi olsa kalıp Filiz Hanım’ın güzel yemeklerinden tatmak istediğim bir
yer. Sahipleri Ömer bey ve Filiz
Hanım’la sadece yaylayı gezerken ayaküstü tanıştık, çok güler yüzlü ve sıcak
insanlar. 7-15 yaş arasındaki çocuklara yüzde 50 indirim yapıyorlar. Daha küçük
çocuklardan ücret alınmıyor.
Pokut Yayla Evi |
Pokut Doğa Konuk Evi |
Pokut'ta kahvaltı başkadır... |
Pokut Doğa Konuk Evi, yaylanın en şahane manzarasını
sunuyor. Terası ömre bedel. Diğer pansiyonlardan farkı, hem de kafeterya olarak
hizmet vermesi. Yani yaylada gezip yorgun düştükten sonra çay içip, isterseniz
yemek de yiyebileceğiniz bir mekan.
Çalışanları
gürcü, o nedenle muhteşem gürcü mutfağından sürprizlerle karşılaşmanız da
olası. 8 odası var, odaların hepsi 4
yataklı.
Pokut Doğa Konukevi'nin en büyük eksiği kendi üretimi olmayan süt ve süt ürünleriydi. Kötü mü, değil, ne de
olsa o yaylalardan, köylerden alınıyor, ama yine de insan o yükseklikte çok
daha fazlasını istiyor. Neyse ki bu sene bu sorun çözülmüş - 5 tane inek almışlar:))
Konaklamak için illa yaylaya çıkmama gerek yok diyorsanız,
Çamlıhemşin ve çevresinde kalınacak çok hoş oteller, pansiyonlar var ve
yapılıyor.
Daha önceki adı Moyy Mini olan Çamlıhemşin merkezin en fotojenik, en stilli otelinin şimdiki adı Puli Mini. Özellikle ormana ve
nehre bakan kısmı muhteşem. Değişik havası olan bir otel. Orada konaklayıp,
günübirlik yayla turları yapabilirsiniz.
Puli Mini |
Ada Pansiyon, Ekodanitap, Zizna pansiyon, Fırtına pansiyon
da Çamlıhemşin bölgesinin ilgi gören mekanlarından. Makrevis Kafe-Pansiyon, Siyamkar Dağ Evi de çok temiz ve güzel manzaralı işletmeler.
Makrevis Pansiyon
Bir de Çinçiva'da Alaf vardı tabi, benim için pansiyon değil, evdi. Eski halini de bildiğim o köy evini Ahmet Biryol kendi elleriyle çok sıcak bir yuvaya dönüştürmüştğ. Ama maalesef, kapandı.
Alaf /Çinçiva
Benim için bir diğer ev ise Çulina'da. Metin Abi'nin yaptığı kulübelerde sabah ormana karşı kuş sesleriyle uyanmanın hazzını hiçbir yere değişmem. 4'er kişi kapasiteli 2 kulübe var Çulina'da. Bir de eski evin misafir odası konaklama için kullanılabiliyor. Metin abi sayıyı arttırmaktan yana değil, "gelen misafirle sohbet edebilmeliyiz" diyor. Bence haklı...
Çulina
Bölgedeki köylerde evlerini yazlık olarak kiraya verenler de var. Sayıları henüz çok değil, ama bulmak mümkün. Çamlıhemşin’deki yerel rehberlere sorun, bu konuda size yardımcı olacaklardır.
Makrevis Pansiyon
Bir de Çinçiva'da Alaf vardı tabi, benim için pansiyon değil, evdi. Eski halini de bildiğim o köy evini Ahmet Biryol kendi elleriyle çok sıcak bir yuvaya dönüştürmüştğ. Ama maalesef, kapandı.
Alaf /Çinçiva
Benim için bir diğer ev ise Çulina'da. Metin Abi'nin yaptığı kulübelerde sabah ormana karşı kuş sesleriyle uyanmanın hazzını hiçbir yere değişmem. 4'er kişi kapasiteli 2 kulübe var Çulina'da. Bir de eski evin misafir odası konaklama için kullanılabiliyor. Metin abi sayıyı arttırmaktan yana değil, "gelen misafirle sohbet edebilmeliyiz" diyor. Bence haklı...
Çulina
Bölgedeki köylerde evlerini yazlık olarak kiraya verenler de var. Sayıları henüz çok değil, ama bulmak mümkün. Çamlıhemşin’deki yerel rehberlere sorun, bu konuda size yardımcı olacaklardır.
Siyamkar Dağevi
NASIL GEZMELİ?
Hazindak yaylası |
Yaylacılarla sohbet etmeye çalışın. Bakmayın siz, Karadenizliler, özellikle Rizeliler sert görünürler, ama özünde hoşsohbet insanlardır. Bir başladılar mı, kendi yaylalarının tarihinden, hikayelerinden, sohbetlerine doyum olmaz.
Badara yaylası
Ha bu arada, Hemşinliler kendilerine Rizeli denmesinden çok hoşnut olmazlar, haberiniz olsun. Daha da ötesi, neredeyse her yaylanın, her köyün kendi aralarında asırlara dayanan bir husumeti vardır, bir anlattırmaya başladınız mı, çok keyifli hikayeler duymanız garanti.
Badara yaylası
Ha bu arada, Hemşinliler kendilerine Rizeli denmesinden çok hoşnut olmazlar, haberiniz olsun. Daha da ötesi, neredeyse her yaylanın, her köyün kendi aralarında asırlara dayanan bir husumeti vardır, bir anlattırmaya başladınız mı, çok keyifli hikayeler duymanız garanti.
Yaylada size çay ikram etmek isteyenler olacak, bence geri
çevirmeyin.
Yukari Vice
Bu arada, bir not düşeyim, sohbet ederken sakın ola “horon
tepelim” cümlesini kurmayın, çok kızarlar. Haklılar da. Çünkü horon “tepilmez”,
“vurulur”…
Yaylada yalnız gezmek keyiflidir, ancak yine de
uzaklaşmayın, görüş mesafesini kaybetmeyin. Aniden gelen bir sis yolu kolayca
kaybettirir. Mümkünse, bölgeyi bilen
birileriyle dolaşın, rehber olursa daha iyi olur. Çamlıhemşin’de rehber bulmak zor
değil.
Yayladaysanız ve yalnızsanız, kendinize birlikte gezebileceğiniz
yayla arkadaşları edinin. Ayı izlerini
takip ederek gidersiniz işte...
Mümkünse, sabah saatlerinde gezin. Sabah dediğim saat 8
değil. Saat 8 yaylada neredeyse öğlen sayılır. Zaten yaylada çok uyuyamazsınız,
uykuya çabuk doyarsınız, sabah saat 6’da kalkın, çevreyi turlayın mutlaka.
Sabahları sis daha az olur, hava açık olur,
daha çok keyif alırsınız. Kitap okuyup dinlenme işini öğleden sonraya
bırakın…
Palovit şelalesi |
Çamlıhemşin'de konaklayacaksanız günübirlik gidecek yeriniz çok. Neredeyse yaylaların tamamına gidebilirsiniz. Arabanızın olmamasını bile dert etmeyin. Sizi gezdirecek olan taksici çok. Pazarlık da işe yarıyor buralarda:)
Bir de Çamlıhemşin'deyseniz eğer, ne yapın edin, mutlaka asırlara meydan okuyan, insanın hayal gücünü zorlayan konaklardan en az birini gezin. Bayılacaksınız.
Deliemet konağı - Makrevis
O büyüklükte taşların patikalarla o yüksekliğe nasıl taşındığına, o büyüklükte evlerin o yamaçlarda nasıl sağlam yapıldığına, eski konak hayatının akıl almaz modernliğine ve zenginliğine şaşıracaksınız.
Reyhanoğlu konağı/Yukarı Çamlıca (Yukarı Viçe) |
Zilkale |
YANINIZA NE ALMALI?
Yayla için en önemli eşyalar – spor ayakkabı, spor çantası, yağmurluk,
matara, çorap ve tişörttür. Özellikle de benim gibi takıntılıysanız, çorap ve
tişört sayısını bol tutun. Bunun teri var, yağmuru var, çamuru var, derede
ıslanmağı var… Bir de sineği var, çorap boyunu uzun tutun:)
Spor ayakkabı dediğimiz şey, daha yüksek alanlar için
trekking ayakkabısı. Bilekten bağlamalı olanları makbul. Ama çok yüksek alan olmayınca
yoruyor onlar insanı, rahat tabanlı spor ayakkabılarını tercih edin.
Evde giymek için
hafif bir spor ayakkabınız ve her ihtimale karşı terliğiniz olsun. Bazı
yayla evlerinde havlu, saç kurutma makinesi gibi şeyler olmaz, ya önceden
sorun, ya da çantanıza atıverin.
Genellikle yürürken çıkartmak zorunda kalıyorsunuz, ama
dağda polar kurtarıcıdır, mutlaka yanınızda bulundurun.
Dağ güneşi fena yakar, güneş kreminiz olsun yanınızda. Güneş gözlüğünüz de. Küçük bir sağlık çantanız da olsun.
Dağ göllerinde, şelalelerde suya atlamak için şortunuz,
mayonuz da olsun.
Ama yürüyüşte şort tercih etmeyin derim, sisli havalarda
sinekler teninizin açık gördüğü
noktalarına hemen saldırırlar, sonra bir haftanız bacak kaşımakla geçer:) En iyisi eşofman tarzı
pantolonlar, daha da iyisi su tutmayan pantolonlar.
Dağda artistik pozlar vereceğim diyorsanız, yanınızda güzel
bir elbise bulundurmanızdan kimseye zarar gelmez. Ama daha fazla abartmayın:)
Şavşat Karagöl
Şavşat Karagöl
Çat düzü
Bir de çantanızda mutlaka ufak-tefek hediyeler olsun, yayla
çocuklarına vermek için. Kendi çocukluğumdan bilirim, yaylada bize bir çikolata
veren insan dünyanın en iyisiydi :)
Kendiniz için atıştırmalık birşeyler de alın - yanınızda bulunsun. Yürüyüşte bazen sağlam acıkıyor insan.
Yaylada en önemli eşya fotoğraf makinesidir. Yedek kartınızı,
şarj cihazınızı, telefonunuzun hafızasının yeterli olup-olmadığını sürekli
kontrol edin. Bu
arada, Trabzon tarafta sorun yok, ama yüksekteki Rize yaylalarında sadece
Türkcell çekiyor, bilginiz olsun.
İnterneti de kötü olsa dahi, çalışıyor. Gito'da ise yeni verici sayesinde Vodafone da çekiyor.
Bir mühim eşya da selfie çubuğu tabi. Yalnız yürüyüşlerinizde size çok iyi arkadaşlık yapar:)
Sevdiğiniz kitaplarınızı eksik etmeyin yanınızdan…
NE YEMELİ?
Öncelikle, silori Artvin’de, muhlama Rize’de, kuymak
Trabzon’da yenir kuralını unutmayın.
Kaygana |
Artvin/ Hopa’da mutlaka pide yiyin. Hızır Dayı’nın salonuna
gidin, kavurmalısından isteyin...
Maçahel tarafında silori isteyin, ben Batum’da yedim daha önce, hem tatlısını, hem mantısını, muhteşemdir.
Trabzon’da canınız pide çekerse, Sürmene’deki Bozo’ya
uğrayın.
Kalkanoğlu’nda pilav yemeden Trabzon’dan sakın dönmeyin. Ama
işi ağırdan almayın, öğleden sonraya pilav kalmayabilir.
Akçaabat köftesi adı üstünde, Akçaabat’ta
yenir diyeceğim, ama Nihat Usta’ya gitmenizi tavsiye etmem, köfte iyi,
ilgi-alaka kötü. Önünüze bir kilo köftenin atıp ilgilenmeyen bir personel
istemezsiniz herhalde…Cemil Usta’ya gidin siz. Körfez Köfte de iyi diyorlar...
Akçaabat köfte |
Laz böreği için Akçaabat’ta Nejla Hanım Ev Tatlı’larına
uğrayın, onlar da markalaşmış, ama personel çok ilgili. Rize Çamlıhemşin'deki Sini'nin laz böreği de olağanüstü...
Ayasofya’da kuymaklı, kayganalı serpme kahvaltı isteyin.
Çıkın Boztepe’de bir semaver çayı için.
Hamsiköy’de ne yeneceğini söylememe gerek yok herhalde – sütlaç
yenir tabi ki. Hatta sadece sütlaç için
Hamsiköy’e gidilir. Osman Usta’da yenir, Nihat Usta’da yenir, Niyazi Usta’da
yenir. Gerekirse, sırasıyla hepsinde yenir:))
Hamsiköy sütlacı |
Uzungöl’de sakın yemek yemeyin diyesim var, umarım kimseye
haksızlık etmiyorum. Zira, onca kafe, restoran dolaştık, hiçbirisinde yöresel
tereyağlı, ballı, kaymaklı, ekmekli bir kahvaltı bulamadık. Eğer
konaklayacaksınız, internetten iyice araştırın, iyi konaklamalı bir otele
gidin. Günübirlik gidiyorsanız, aşağılarda karnınızı doyurun, öyle çıkın
Uzungöl’e…
Maçka’dan Sümela’ya giderken Coşandere tarafında muhteşem
kahvaltılık mekanlar var, mutlaka uğrayın. Coşandere tesisleri var büyük olan,
orası da fena değil – kişi başı kahvaltı 20 TL, ama daha ilerisinde salaş ve
güzel mekanlar da var, onları da deneyin fırsat bulursanız…
Rize’de pidenin adresi Derepazarı…
En muhteşem kuru fasulye Rize Çayeli’ndeki Lale lokantasında
yenir, unutmayın. Rize Liman Lokantası ise anlata-anlata bitmeyecek bir efsane...
Fırtına vadisinde Osmanlı’da alabalık isteyin.
Pokut yaylasına çıktığınızda, karalahana çorbası, Pokut
çorbası, karalahana dolması, turşu kavurma ve ot kavurması ilk isteklerinizin
arasına mutlaka girsin.
Muhlamasız kahvaltı olmaz, kaymaklısını isteyin, ama minci
de isteyin, bayılacaksınız.
Muhlama
Sal Yaylası'nda yemeniz gereken tek şey var - Kadir Abi'nin Pilunç Çayevi'nde yaptığı muhteşem sütlaç...
Hemşinliler pastacılığı, fırıncılığı Türkiye’ye getiren insanlar, onların elinden mutlaka ekmek ve adını bile bilmediğiniz, ama lezzetini unutamayacağınız tatlılar yiyin.
Çamlıhemşin-Çinçiva yolu üzerindeki Sini’ye uğramayı asla ihmal etmeyin –
kaymaklı kete isteyin. Kaymaklı muhlama da olur. Ha bir de çarhala için.
Çinçive Kahve'nin hemen yanıbaşında Mansur abi ile Melek Abla'nın yeni lezzet durağı Cugal'a uğramadan asla dönmeyin. Karadeniz'in en güzel karalahana sarmasını yiyeceksiniz. Aklınızın yarısı orada kalacak, emin olun. Dönüşte köy ekmeği alın oradan. Önceden söylerseniz yaparlar.
Çinçive Kahve'nin hemen yanıbaşında Mansur abi ile Melek Abla'nın yeni lezzet durağı Cugal'a uğramadan asla dönmeyin. Karadeniz'in en güzel karalahana sarmasını yiyeceksiniz. Aklınızın yarısı orada kalacak, emin olun. Dönüşte köy ekmeği alın oradan. Önceden söylerseniz yaparlar.
Ayder’de kaldığımız otelin kahvaltısını sevmediğimden
bahsetmiştim, nedenini söyleyeyim – sunulan balın, tereyağının “dükkan
ürünleri” olması. Sizi bilmiyorum, ben gidip dağda paketlenmiş ürünler yemek
istemiyorum. O çiçekleri, otları yiyen hayvanların sütünü, yağını, peynirini,
kaymağını, o dağların arısının balını yemek istiyorum. Bu nedenle Ayder’de de odayı kahvaltı dahil almamıza rağmen, dışarıda
kahvaltıcı aradık ve bulduk.
Yılmaz Kafe, Ayder’de yol üstünde, herkesin kolay
ulaşabileceği bir yerde. Yılmaz bey ve ailesi işletiyor, domates, biber, salatalık, yeşillik bahçeden,
yiyecekler kendi hayvanlarından, ekmek kendi kuzinelerinden. Evin hanımı çok
hoşsohbet. Halen çalışıyor mu, bilmiyorum, ama çok sevmiştik biz o aileyi. 2
sene önce 4 kişilik olağanüstü bir kahvaltı için 60 Tl ödedik.
Ayder'de lezzetli közde kahve isterseniz, bir az yukarıya doğru yürümeniz lazım. Yolun üstünde karşınıza Yusufun Yeri diye bir yer çıkacak. Çok tatlı bir teyze çalıştırıyor. Lokumla kahve yorgunluğa iyi geliyor:)
Yusufun Yeri |
Çamlıhemşin’de çay molası vermek isterseniz, Çinçiva kahve
bir klasiktir. Yeşile ve su sesine
doyarak çayınızı yudumlarken kendinizi başka bir dünyada hissedeceksiniz.
Çinçiva kahve |
Hemen Çinçiva’nın karşısında muhteşem bir mekan
açılmış. Zua Coffe. Zua, Hemşince deniz
demekmiş. Mekan çok sevimli, çok sıcak, oturunca kalkmak istemeyeceksiniz. Sahibesi
Elif Hanım çok tatlı. Zua Coffe, Çamlıhemşin’de önemli bir eksikliği gideriyor
– kendine münhasır bir kahveci yok onun dışında. Envai çeşit kahve ve çay
bulabilirsiniz. Bir de çok güzel tatlılar tabi. Dağ çileği soslu sakızlı
muhallebi isteyin. Mevsim değişince dağ çileğinin yerini böğürtlen, yaban
mersini alacakmış, onları da deneyin, hepsi doğal, hepsi organik...
Zua Coffee |
Çamlıhemşin’deyseniz kahvaltılık mekan olarak Cugal ve Sini başrolde,
ama Makrevis Kafe'nin kahvaltısı ve manzarası beni benden aldı, sizi de alır, aklınızda olsun.
Bir de Çamlıhemşin'den Çinçiva'ya doğru giderken Koboş köprüsünün hemen altında şahane bir kafe var - Yolun Dibi. Orada mutlaka nefeslenin, sahipleri aşırı tatlı ve hoşsohbet insanlar, yemekleri de iyi...
Yolun Dibi (Koboş)
Bir de Çamlıhemşin'den Çinçiva'ya doğru giderken Koboş köprüsünün hemen altında şahane bir kafe var - Yolun Dibi. Orada mutlaka nefeslenin, sahipleri aşırı tatlı ve hoşsohbet insanlar, yemekleri de iyi...
Yolun Dibi (Koboş)
Bar tarzı bir yer arıyorsanız, Çamlıhemşin’de o da var –
Şuşe bar. Puli Mini’nin hemen karşısında sakin, huzurlu bir mekan. Bir de Çamlıhemşin'de Punn Cafe diye yeni bir yer açıldı, tatlıları meşhur…
NE ALMALI?
Meşhur Rize bezinden elbiseler, gömlekler almalı. Yazın
müthiş oluyor, terletmiyor, çok rahat ediyorsunuz. Çamlıhemşin merkezde yöresel
ürün satan mağazalar çok. Rengarenk
Hemşin çoraplarından ve yazmalarından mutlaka edinin.
En farklı ve en güzel hediyelikleri bir araya toplayan yeni bir dükkan açıldı Çinçiva'da. Adı Peri Dükkan. Tatlı mı tatlı bir yer olmuş. Fiyatları biraz pahalı gelebilir, ama kalite sorunu yok. Sahibesi canım Deniz'in tasarladığı tişörtlerden tutun da yöresel otlara, mevsiminde yayla tereyağına kadar sevdiğiniz herşeyi bulabileceğiniz bir yer. Çay almanız gerektiğini söylememe gerek yok herhalde.
Peri dükkan
Ayder-Çinçiva ayrımında Çamlıhemşin Yöresel Ürünleri diye bir mağaza vardı, en güzel elbiseleri orada görüyordum, şimdi kapanmış. Yerinde Punn Kafe var işte...
Peri dükkan
Ayder-Çinçiva ayrımında Çamlıhemşin Yöresel Ürünleri diye bir mağaza vardı, en güzel elbiseleri orada görüyordum, şimdi kapanmış. Yerinde Punn Kafe var işte...
Bulursanız, Anzer balı da alın.
Yaylalarda karşınızda çıktı mı, hiç kaçırmayın, tereyağ,
peynir alın mutlaka.
Sürmene’den bıçak alın, meraklısıysanız. Paranız çoksa,
Trabzon telkarisi de alabilirsiniz. Bir vazo sordum, 450 Tl:)
Dolap süsleri, maket kemençe, Trabzon ekmeği, ballı fındık
ezmesi, mısır ekmeği de artık size kalmış...
Tabi ki bunların hepsini tek bir seferde yapmak mümkün değil
ve daha da kötüsü, bunlar hepsi değil. Karadeniz, büyü gibidir, sizi asla
bırakmaz, hep çağırır. Hem gittiğiniz yerlerin özlemini çekersiniz, hem yeni
cennetleri keşfetmek için yanıp tutuşursunuz.
Ama ne yapın, edin, mutlaka Karadeniz’e gidin, o büyüye
kaptırın kendinizi.
İyi gelecek, eminim:)
Gönül Şamilkızı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder