Her
şeyini severim – havasını, suyunu, toprağını, steplerini, şehirlerini, parklarını, ama en çok insanını.
Özellikle
Rus etkisine az maruz kalmış Batı Ukrayna insanının içindeki özgürlük duygusunu,
hoşgörüyü, rahatlığı ve komplekssizliği…
İşte
bu yüzdendir ki, Ukrayna’ya her seyahat – gerek çok zor görevler olsun, gerek
çok keyifli bir gezi olsun, hiç fark etmez – bana iyi geliyor, motive olmamı,
mutlu olmamı sağlıyor, enerji veriyor…
Daha
önce Ukrayna’ya hep görev için gittim.
Kiev’de
Maydan’ı, Kırım’da işgali, Donetsk’te ayrılıkçılık girişimlerini ve Rusya’nın
hibrid savaşını izledim.
Tek
bir gün bile “acaba ben gitmesem mi?” diye tereddüde düşmedim, tam tersi, en
zor gününde bile Ukrayna çekiciydi, güzeldi, huzur doluydu…
Geçtiğimiz
hafta o güzel Ukrayna’ya ilk kez bir
davet üzerine gittim.
Türkiye’nin
Ukrayna’daki yüz akı – Türk-Ukrayna İşadamları Derneği’nin Lviv ofisinin
açılışı yaklaşık bir buçuk senelik özleme ara vermek için bahane oldu…
Lviv
her şeyiyle – mimarisiyle, kültürüyle, rahatlığıyla ve insanıyla Ukrayna’nın Batı kapısı, en Ukraynalısı,
en Avrupalısı…
TÜRK TURİST GÖZÜYLE LVİV
Ancak
özellikle erkek ağırlıklı Türk turistler için durum farklı. Onlara göre, Lviv, yüzde 85’i kadınlardan oluşan ve o
kadınların da sokaklarda dolaşıp “erkekliğin kitabını yazan” (!) Türk
erkeklerinin bozuk Rusça ile “mojna paznakomitsa” diyerek hemen ardından da
Fashion Club’a davet etmesini beklediği bir eğlence ve seks şehri…
Elbette,
istisnalar var, ancak Lviv’e akın eden Türk turistlerin çoğunun amacı tarihin,
kültürel zenginliğin, huzurun değil,
“yüzde 85’lik” kadın nüfusun arasında kaybolmak...
Ama
sorun şu - kaybolamıyorlar, tam
tersi, çok sırıtıyorlar…
Haftasonları bazı büyük kulüplere Türk alınmama kararına
neden olacak, Avrupa’nın bu oldukça rahat kentinde bile oldukça rahatsız edici
bir Türk imajı oluşturacak, Lviv’de
yerleşik olan ve çok-çok düzgün, pırıl-pırıl genç işadamlarını utandıracak
kadar…
Peki
gerçek Lviv hangisi?
YÜZDE
85 DEĞİL, AMA ÇOK GÜZEL…
Ukraynalıların
Lviv, Rusların Lvov, Polonyalıların Lvuv, Almanların Lemberg, bizim Kırım Tatarlarının
da “İlbav dediği, Galiçya’nın ve de Batı Ukrayna’nın başkenti adlandırılan,
kendine has özellikler ve güzellikler barındıran bir kent burası.
Ukrayna’nın
kültür başkenti, ulaşım ağı, Avrupa kapısı da diyebiliriz.
Lviv
kenti, Ukrayna’nın büyüklüğüne göre 17’inci olan Lviv Vilayetinin (Lvivska
Oblast) merkezi. Yüzölçümü 192,01 kilometre kare ve 6 idari bölgeden (rayon)
oluşuyor. Başkent Kiev’in 600 kilometre
batısında, Polonya sınırında bulunuyor.
Tarihi Lviv, Poltva nehri üzerinde kurulu bir kent. Günümüzde de Poltva suyunun toplandığı eski
kolektörleri Opera Binasının altında bulunan müze-kafeye girişte görmek mümkün…
2,5
milyonluk Lviv vilayeti nüfusun yaklaşık üçte biri Lviv kentinde yaşıyor.
Lviv,
nufusu açısından Ukrayna’nın yedinci kenti – 2016 senesi istatistiklerine göre rakam
731 bin 550.
Ama
Türk erkekleri adına üzgünüm, nüfusun yüzde 85’i değil, yüzde 52’si kadın.
Gerçi yüzde 2’si de kadın olsa Lviv’in yine de güzel kızlarıyla gurur duyması
için yeterli olurdu. O kadar güzeller…
GERÇEK
LVİVLİ
Lviv nüfusunun yüzde 88’ini Ukrainler, yüzde 8,9’nu Ruslar, yüzde 0,9’nu
Polonyalılar, yüzde 0,4’nü Belaruslar,
yüzde 0,3’nü Yahudiler, yüzde 0,1’ni Ermeniler oluşturuyor.
Çokkültürlü bir kent olan Lviv’i diğer eski Sovyet kentlerinden ayıran en önemli özelliği SSCB geçmişini
özleyen bir orta veya yaşlı kuşak bulmanın zor olması. Sovyetlerin
dağılmasından dolayı üzgün olan hiç yok. Çünkü Lviv ve Lvivliler için ‘altın dönem’
Avusturya dönemi. Şehirdeki hakim kültür ise halen daha izlerini sürdüren
Yahudi kültürü. Ancak yine diğer eski Sovyet ülkelerinden farklı olarak
Sovyetlerden kalan detayları koruma konusunda da çok hassaslar.
Lvivliler Avrupa kibarlığı ile doğu sıcaklığının mükemmel bir
sentezi. Kendilerini Ukraynalı olarak
tanımlıyorlar, ama Lvivli kimliğini de çok önemsiyorlar. Özellikle de etnik azınlıklar için “gerçek
Lvivli” kavramı önemli. Ancak Ukraynalılık ve Lvivlilik burada çatışan değil,
bir-birini tamamlayan kavramlar olarak öne çıkıyor. Ancak Lviv’in tarihi,
kültürü, milliyetçiliği, hoşgörüsü, özgürlüğüne düşkünlüğü, demokratik ve
ekonomik reformlarda öncülüğü, ile Ukrayna içerisinde ayrıcalıklı bölge olduğuna
inanmanın verdiği hafif bir “Lvivli ukalalığı” da var, o ayrı…
Ukrayna’da federalizasyon fikrinin ilk çıktığı yer Lviv. Rusya’nın etkisinden çıkmanın imkansız
olduğuna inandıkları 90’lı yıllarda Lvivliler federasyon konusunu sık dillendiriyorlardı.
Ancak doğudaki Rus etkisine maruz kalan ayrılıkçılardan farklı olarak
Lvivlilerin federasyon talebi Ukrayna’yı bölme ve Kremlin kontrollü “mayınlar”
oluşturma temelli değildi. Nitekim,
dönemin milliyetçi partilerinden Ukrayna Halk Ruhu’nun lideri Vyaçeslav
Çernovol Kiev merkezciliğin Moskova merkezciliğe dönüşmesini asla kabul
etmeyeceklerini söyleyerek federasyon modelini öneriyordu. Bu anlamda Lviv, Ukrayna’da Rusya
karşıtlığının merkezi ve Avrupa’ya entegrasyon sürecinin katalizatörü…
Lviv’de halkın yaklaşık yüzde 90’nı Ukraince konuşuyor. Ancak bu, son
yıllarda Rusya’nın kendi saldırganlığıyla Ukrayna’da oluşturduğu milliyetçilik
akımına bağlı bir durum değil. Lviv,
hiçbir zaman Rusça konuşan, Rus etkisine maruz kalan bir kent değildi…
Kentte İngilizce oranı Kiev’e göre daha az. Rusça bilmeyen ise çok az. . Ama Rusça konuşanına rastlayamazsınız. Çünkü
istemiyorlar. Kendi dillerini çok seviyorlar, çok saygı gösteriyorlar ve tabi
ki “spasibo” yerine “dyakuyu” diyen misafire de daha bir içten gülümsüyorlar. Veya
kendilerinden yol soran turiste de nazik olduğu sürece çok severek yardımcı
oluyorlar. “Ben Ukraince bilmiyorum, Rusça konuşmanız
mümkün mü” dendiğinde de asla sizi terslemiyorlar ve kibarca bir gülümseme ile gerçek
Lviv misafirperverliği sergiliyorlar.
Hiç aceleleri yok. Türk lokantalarında füze gibi fırlayan garsonları
orada görmek çok zor örneğin. Sırada öne geçmek için birilerini ittiren,
acelesi varmış gibi yapan birilerini de göremezsiniz. Büyük şehirlerde sürekli koşturmaca halinde
olan sinirli insan kalabalığı yok. Tam tersi, insanı sinir edecek kadar
rahatlar…
GERÇEK LVİV
Lviv, Ukrayna’da eski tarihi merkezini olduğu gibi koruyan tek kenti. Yerleşim
birimleri eski Lviv’in dışında.
UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil olan merkezde tek bir yeni yapı yok.
Sabahın erken saatlerinde şehir uyurken veya akşamlar sokaktaki kalabalık gece
kulüplerine aktığında taş sokaklarda dolaşırken büyülenmemeniz imkansız.
Özellikle gidilecek yer aramanıza gerek yok, kafanızı kaldırmanız yeterli
– zira her yer tarih. Eski Lviv’de 2000’den fazla tarihi ve mimari anıt
bulunuyor. Her adımda bir heykel, her köşede bir müze var. Ermeni ve Ortodoks kiliseleri, Yahudi
sinagogları, Katolik katedralleri Lviv’in asırlardır süregelen hoşgörüsünün ve
misafirperverliğinin kanıtları olarak Rınok Meydanının ve bütün kentin dört bir
köşesini kaplıyor.
Lviv sokaklarında kaybolma olasılığınız çok yüksek. Özgürlük (Svobova) caddesinden sağa veya sola
saptığınız anda bir-birinden güzel labirent gibi sokakların arasında her an
kaybolabilirsiniz. Gideceğiniz yere bir sokak erken döndüğünüz anda yolu
bulmanız çok zor.
Ama yine de en iyisi Lviv’i kaybolarak dolaşmak. Sakın arabayla gezmeye kalkmayın.
Çok sayıda tramvay göreceğiniz eski
şehirde yollar çok dar, Lvivliler acelesi olmayan rahat insanlar, sokakların
çoğu tek yön ve yeni polis çok kuralcı. Dolayısıyla, arabayla gitmeye
kalkarsanız hem geç kalabilir, hem de ceza yiyebilirsiniz. En iyisi, kaybolmak
o muhteşem sokaklarda…
Tatil zevki yemekten oluşanlar için de inanılmaz keyifli bir şehir Lviv. Eski
binalarda bulunan konsept kafeleri, restoranları bile birer sanat eseri.
Muhteşem etleriyle insanın aklını alan, dünya
mutfağından lezzetler sunan şık restoranlarından olağanüstü ştrudel ve kruvasan
yapan küçük ve şık kafelere, envai çeşit kahve ve sıcak çikolata sunan keyifli
mekanlardan öldürücü lezzette pizza ve carpese yapan İtalyan restoranlarına kadar
sınırsız seçenek mevcut.
Geleneksel Ukrayna restoranlarının ve ünlü Lviv kahvecilerinin yanı sıra,
kapıyı tokmakla vurmadan giremeyeceğiniz, piano eşliğinde Galiçya mutfağının
çok değişik lezzetlerini tadacağınız Yahudi restoranı Masonic, giriş parolası “Slava Ukraine!” olan ve kapıda
shot votka ile karşılanacağınız ve
partizan atmosferinde yemek yiyeceğiniz milliyetçi Krıivka, fiyat-kalite
dengesiyle turistlerin gözdesi olan Baçevski ve Kumpel, erotizm sevenlerin çok
ilgisini çeken Mazoh Kafe, bira ve müziği aynı çatı altınaa çok yaratıca
şekilde bir araya getiren Bira Tiyatrosu, envai çeşit şarabın tadına
varacağınız Vintage Hotel, en magazinel ştrudelci Strudel Haus, en güzel
granitte eti ve meyveli kaz ciğerini yiyeceğiniz Atlas Hotel, tartışmasız en iyi tatlıcı Veronica, en
üst katında sergilenen eski model arabayla dar merdivenlerinde turist trafiğine
neden olan Dom Legend kafe şehrin en popüler mekanları arasında.
Türk turistlerin en uğrak yeri ise
açık arayla Glory Cafe. Sahibi ve işletmecisi Türk olan Glory, eski Gloria
Jeans aslında. Gloria Jeans Lviv’den ayrılınca kafenin adı değişmiş. Bir nevi
Türk konsolosluğu gibi bir yer… Sahipleri de, işletmecileri de ilgili, sıcak ve
medeni. Lviv’e giden her Türk’ün yolu mutlaka buradan geçiyor. Türk
kahvaltısını da menüye dahil ederek “ştrudel ve kruvasanla karın mı doyar”
diyenler için iyi bir seçenek oluşturmuş Glory Cafe. İnce belli bardakta Türk çayı da ayrıca bir
nimet...
Lviv’de Türk restoran-kafe tarzı işletme sayısı çok değil. Çok iyi
fırsatlar olmasına rağmen, Türk yatırımcı sayısı da az…
(Devamı var…)
Gönül Şamilkızı...
Güzel anlatmışsınız teşekkürler
YanıtlaSil