14 Mart 2014 Cuma

Ateş topu: Kırım

16 Mart’tan sonra ne olacak? Eski Sovyet coğrafyasının haritası değişecek mi? Rusya Kırım’a harita değiştirmeden el koymayı mı tercih edecek? İşgal edilen Ukrayna topraklarında yapılması planlanan kanunsuz referanduma iki gün kala her kesin üzerine kafa yorduğu sorular bunlar…

Kırım artık pazarlık konusu değil
Cevabı şimdilik kimse bilmiyor. Şimdilik görünen tek gerçek, Ukrayna’nın yakın ve orta vadede Kırım’ı kaybettiği. Ve gerek Ukrayna’nın merkezi yönetiminin, gerek Batı’nın bunu kabullenmiş tavrı. Krizin başladığı şubat sonundan itibaren yapılan açıklamalar ve atılan (aslında atılmayan!) adımlar Ukrayna’nın ve Batı’nın Kırım’ı gözden çıkardığı izlenimini doğuruyor.
Ukrayna, pratik olarak Kırım’ı geri almak gücünde değil. Kiev’de daha tam şekillenemeyen ve kafa karışıklıklarını, görüş ayrılıklarını ortadan kaldıramayan merkezi yönetim Kırım yarımadası üzerinde kontrolü tamamen kaybetmiş durumda. Ne Ukrayna’nın askeri potansiyeli, ne de Batı’nın şu ana kadarki siyasi-diplomatik tepkileri kontrolü yeniden sağlamak için yeterli değil.
Daha da kötüsü, ne Ukrayna, ne de Batı, şu an için kontrolü yeniden sağlama niyeti sergilemiyor. Gerek Kiev, gerek Batı açısından masadaki pazarlık konusu artık Kırım değil, Ukrayna’nın doğusu ve güneyi. Belki de Kırım hariç, tamamı…
16 Mart’taki referandum tiyatrosunun finalini bu pazarlığın sonuçları  sadece şeklen etkileyebilir. Referandumun hangi şartta olursa olsun, gerçekleşeceği konusunda bir kuşku yok. Hatta vatandaş sandığa gitmese  bile, Kırım sokaklarında zafer kutlamaları yapan “kendini savunma güçleri” ile kimliğini göstermekten kaçınan “Kırım Rusları” hesabına bir “halk iradesi” sahnesi kurularak Rusya televizyonları aracılığıyla sergilenecek. Gerekirse, eski Sovyet coğrafyasında çok meşhur olan “karusel” (atlıkarınca)  yöntemiyle aynı kişilerin birkaç sandıkta oy kullanması sağlanacak, gerekirse, buna bile ihtiyaç kalmadan önceden yazılıp imzalanmış sonuç tutanakları gün sonunda ilan edilecek. Şu an yapılan pazarlıklar sadece sonuç tutanağına ne yazılacağını etkileyebilecek. Aslında ise sonuç tutanağına ne yazılırsa yazılsın, Kırım artık Ukrayna’nın olmayacak. Yani Rusya’nın kontrolünde olacak…
Peki, ya sonra?
Görünüşe bakılırsa, şu an Rusya’yı da, Batı’yı da düşündüren soru bu.
Aylardır çoğu uzmanların da haklı olarak vurguladığı gibi, Rusya için önemli olan Kırım değil, Ukrayna. Moskova, Kiev’i kaybetmek istemiyor. Ancak Batı için de önemli olan Kırım değil, Ukrayna. Batı da Kiev’in Rusya’nın yörüngesinde kalmasını istemiyor.
Rusya’nın nihai hedefi Kiev’in AB ve NATO’ya entegrasyonunu engellemek. Kırım ve Ukrayna’nın doğusu üzerinde fiili kontrol bu gidişi engellemek için bir koz. Bu açıdan Kırım’ı kendine birleştirmekten daha çok “bağımsız” bir koz olarak elinde tutmaya çalışacağı muhtemel. Bunu başarmadığı takdirde  işgal alanını genişleterek Kiev’i tüm güney ve doğu bölgelerinden – yani topraklarının yarıya yakınından, denizlere çıkıştan, önemli doğal kaynaklardan yoksun bırakmayı deneyeceği de çok açık.
Batının nihai hedefi de Ukrayna’nın AB ve NATO’ya entegrasyonunu tamamlamak ve Rusya’nın eski Sovyet mekanı üzerindeki hegemonyasını kırmak. Bunun için Kırım’ı gözden çıkarabilir. Hatta Rusya’nın Kırım’ı işgal etme “çılgınlığının” sürmesini istiyor da olabilir. Çünkü Putin’e iç politikada bir süre tüketeceği malzeme verecek olan bu  “macera” hem Kiev ile Moskova arasında kapatılması imkansız uçurum oluşturur (ki, bu, Batı’nın işine yarıyor),  hem de Batı’nın Rusya’yı siyasi ve ekonomik yaptırımlarla zayıflatması için sağlam bir gerekçe olur.
Ukrayna’ya gelince, yeni yönetim Kırım’da savaşmak gücünde olmadığı gibi, bu “baş ağrısından” kurtulma pahasına AB ve NATO ile entegrasyonu bir an önce tamamlamak istiyor da olabilir. Evet, Kırım stratejik bölge, ancak birincisi, Ukrayna ile Batı’nın diğer stratejik hedeflerinden daha mı önemli – bu tartışılır, ikincisi – Kırım’da Ukrayna ve Batı’nın pratik olacak yapabilecekleri çok sınırlı, hatta yok derecesinde. Elbette, hiçbir devlet toprağını kaybetmeyi gönüllü olarak kabullenmez ve Bandera’nın torunlarının tek kurşun atılmadan gerçekleştirilen bir işgali içine sindirmesi kolay olmayacak, ancak bu duygular Ukraynalıların Polonyalılar gibi bir Avrupa devleti inşa etmesini engellemeyecek. Ve Kiev’in şimdi umduğu bu olsa gerek –  şimdi Rusya’nın “rüşvet” vaatlerinden başı dönen Kırımlılar bir süre sonra NATO ve AB üyesi olan, refaha ve demokrasiye kavuşan Ukrayna’ya geri dönmek isteyecek…
Ateş topu gibi…
Ancak bu iyimser ihtimal sadece Moskova’nın işgali Kırım’la sınırlı tutması durumu için geçerli olabilir. Rusya’nın Kırım’ın işgalini resmileştirmekle ve yarımadayı kendine bağlamakla sınırlı kalması çok düşük ihtimal. En önemli nedeni en başta söylemiştik – Kırım nihai hedef değil, hedef Kiev ve Ukrayna’nın stratejik tercihi. Tek başına Kırım’a sahip olmak Kiev’in tercihini etkileme kozunu Rusya’nın elinden alır. Geriye sadece Kırım’ın getirdiği ekonomik-siyasi yük ve bölgenin yeni bir Kuzey Kafkasya’ya dönüşmesi endişesi kalır.
Kırım, ekonomik açıdan neredeyse tamamen Ukrayna’ya bağlı bir bölge. Bölge bütçesinin gelirlerinin %65’i fazlası devlet hazinesinden ödeniyor.  Elektrik enerjisinin %80’ni Zaporojskaya Nükleer Santralinden ve Herson vilayetinde bulunan Kakhovskaya Hidroelektrik Santralinden alıyor. Yine yarımadanın ihtiyacı olan tatlı suyun yaklaşık %80’ni Kuzey Kırım kanalı aracılığıyla anakaradan geliyor. Doğalgaz ihtiyacının üçte ikisi Ukrayna devletine mahsus Çernomorneftgaz tarafından karşılanıyor. İnternet ve demir yolu bağlantısı ana kara üzerinden sağlanıyor. Kırım’ın en önemli gelir kaynağı turizm ve bölgeye gelenlerin üçte ikisi Ukraynalılar.
Dolayısıyla, Kırım’ın “bağımsız” olması veya Rusya’ya bağlanması durumunda Ukrayna bir gün içerisinde hem suyu, hem elektriği kesebilir.
Gerçi Rusya, Moskova’nın Kırım’ı kendisine birleştirdiği zaman ciddi çıkar sağlayacağı yönünde propaganda yapıyor. Örneğin, bu durumda Karadeniz Filosu için Ukrayna’ya para ödemeyecek, Kerç boğazından geçen gemiler için ödeme yapmayacak, hatta tam tersi, para alacak, Güney Akım projesinin bütçesini düşürüp yapımını hızlandırma şansı kazanacak, turizmi canlandıracak,  Harkov anlaşması yürürlükten düşeceği için Ukrayna’ya doğalgaz indirimini iptal edecek, Karadeniz havzasında hava ve su sahasında kontrol imkanı elde edecek…
Ancak bunların hepsinin gerçekleşmesi, öncelikle kolay değil, ikincisi, zaman istiyor. “Bağımsızlık” için acele eden Kırım’ın ise su ve elektrik bekleyecek çok fazla zamanı olmayabilir. Kerç boğazı üzerinden köprü ile birlikte su ve elektrik hatları çekilebileceği bildiriliyor. Ancak bu altyapının oluşturulması en iyimser tahminlere göre 1 yıl, kötümser tahminlere göre 10-12 yıl sürebilir. Öte yandan, ekonomi uzmanlarının yaptığı hesaba göre, bu altyapı için  en az 40 milyar dolar gerekiyor.
Moskova’nın kısa vadede Kırım’a bütçe yardımında bulunması belki sorun olmayabilir, ancak su ve elektrik sağlaması o kadar kolay değil.
Öte yandan,  Rusya’nın diğer bölgelerinin ekonomik durumu ortadayken Kırım’ın “cennet”e dönüştürüleceğini beklemek çok safca yaklaşım olurdu.
Bu nedenle şu an ikinci ihtimal – yani Rusya’nın Ukrayna topraklarında işgal alanını genişletmesi ihtimali daha yüksek görünüyor. Rusya, sadece Ukrayna’yı ve Batı’yı köşeye sıkıştırmak için değil, artık ilhak  ettiği Kırım’ı elinde tutmak için de işgali sürdürmeyi deneyebilir. Bu durumda ilk hedef Kırım yarımadasına su ve elektrik hatlarının geçtiği Herson olacak. Sonra da Zaporojye, Donetsk, Odessa…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara